bugün
- düşün ki o bunu okuyor16
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz22
- iğrenç bir his tarif et31
- sözlük kızlarının saç rengi18
- anın görüntüsü9
- icardi190510
- galatasaray12
- bülent uygun10
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi12
- hakim ziyech11
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat10
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek21
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek41
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- en yaşlı özelliğiniz14
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi10
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır10
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
entry'ler (1307)
aştiden ankara'nın her yanına ücretsiz servislerin olduğu şehir.
keyifli müzik yapan adam. Kürtçe ve blues ikisini aynı cümlede düşünmek garip gelebilir ama bu adam çok iyi yapmış bunu, twitterdan da takip edebilirsiniz kendisini.
yine bir efsane bölümle bizlerle olan dizlmisssss, kıymetlimissssss.
Her bölümü birbirinden farklı ve özel.
Her bölümü birbirinden farklı ve özel.
ebru gündeş - ben olmayınca.
türkiye'deki epik tiyatronun güzel örneklerlnden biridir. istanbul büyük şehir belediyesi tarafından hala oynanmaktadır. Oyuncuların mikrofon kullanmaması, müziğin çok ağır basmaması oyunun artıları olarak düşünülebillr. Ama oyunu izlerken aklıma bir fikir geldi; şimdi oyun sırasında bazı noktalarda oyuncular donup kalıyor ve sahne sephia tonlarında aydınlatılıyor ve sahne gerçekten bir fotoğraf karesi gibi duruyor. O kareler benim çok hoşuma gitti, belki fuaye alanı o karelerle süslenebilirdi. Oyun arasında fuaye alanına baktım ama göremedim. Ayrıca lütfü ustanın şivesi yer yer repliklerin anlaşılmamasına neden oluyor.
barış bıçakçı'nın yanılmıyorsam 2002 yayınlanan kitabıdır. Her biri ayrı bir tat bırakan barış bıçakçı kitaplarının benim için ' bir süre yere paralel gittikten sonra' ile birlikte başı çeken eseridir.
kitap okurken, çok tedbirliyidir, hiç kıyamam onlara. Sayfalarını çok açmam bile, aman kırılmasın kıvrılmasın diye uğraşırım. Okuduğum beğendiğim kısımların altını çizmem, çizemem. Dokunamam, sanki bozulacakmış büyüsü kaçackamış gibi gelir ama ilk defa bu kitapta altını çizmek istedim ama sonra fark ettim ki altını çizersem bütün kitabı çizmem lazım ama yapamam, dokunamam.
110 sayfalık bu kitabı bugün işyerimde okudum, bir solukta! işten çıkıp, eve gelip hüngür hüngür ağlamak istedim.
kitap okurken, çok tedbirliyidir, hiç kıyamam onlara. Sayfalarını çok açmam bile, aman kırılmasın kıvrılmasın diye uğraşırım. Okuduğum beğendiğim kısımların altını çizmem, çizemem. Dokunamam, sanki bozulacakmış büyüsü kaçackamış gibi gelir ama ilk defa bu kitapta altını çizmek istedim ama sonra fark ettim ki altını çizersem bütün kitabı çizmem lazım ama yapamam, dokunamam.
110 sayfalık bu kitabı bugün işyerimde okudum, bir solukta! işten çıkıp, eve gelip hüngür hüngür ağlamak istedim.
4 saat önce yine yüzüm uyuşuyor diye acile gittim. Tomografi, mr, kan ve idrar tesleri, nörolojik muayne, acille nöroloji servisi arasında mekik dokumamdan sonra öğrendimki 7 ay kadar önce ufak bir beyin kanaması geçirmiş olabilirmişim, tetkiklerim hala devam ediyor. Yine nörolojiye sevk ettier bu defa asistanların değil uzman doktorların bakması gerekiyormuş. Meğer benim 7ay önce aşırı kilo vermem, mide bulantılarım, kusmam, baş dönmelerim yüzümde kolumda uyuşmalarım, hep bu yüzdenmiş. Aslında söylemek istediklerim bunlar değildi, şunu söylemek istiyorum: "bunun sorumlusu sensin, vebali senin boynunadır. Sen ki bana bunu yaşattın, hala daha bunun sonuçlarını çekiyorum, bin beteri gelsin başına demiycem, böyle bişey olmasını istemem. Sadece bunu unutma, her mutlu olduğun an, bana yaşattığın şey aklına gelsin. Hem de Her defasında"
ahmet aslan-susarak özlüyorum
Adresinde yokluğunun kıyamet bilerek!
Adresinde yokluğunun kıyamet bilerek!
hiç bir farkın yok biliyormusun, hani 'utanmazlar, hala hiç birşey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar' dediğin insanlardan hiç bir farkın yok!
üzgünüm, sende onlardansın.
üstelik birde 'hak'tan bahsediyorsun, 'insanlık'tan, kökhneleşmiş 'insanlık onur'undan, hemde utanmadan. yatacak yerin yok unutma bunu...
Benim tanıdığım insan olsaydın, hala insan içine nasıl çıkabildiğini sorgulardım, ama yanılmışım. Daha doğrusu aldanmışım.
Üzgünüm sende onlardansın.
Kavramlarına birbirine karıştırıyorsun; 'onur' siyasi idealistlik değil, yaşam biçimidir. Başın dimdik gezebiliyormusun?
Daha söyleyeceğim çok şey var ama anlarmısın bilemiyorum, çünkü okadar dar görüşlüsün ki, düşünmüyorsun!
Mutlu olduğunu düşünmüyorum, daha doğrusu senin mutlu olabileceğini düşünmüyorum. Sen bunu başaramazsın.
Birde şunu anlatayım, geçenlerde 8-9 aydır görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım, yani ben şehir değiştirmeden, aşağılanmadanö incilmeden önce, beni görünce şöyle dedi:
-estel kuş kadar kalmışsın.
+kuş kadar bıraktılar beni.
Kolumu kanadımı kırdın, unutma bunları, unutma beni.
benden çok daha inançlı bir insansın bunun sende farkındasın, o yüzden de sana şunu söyleyeceğim, şuanki mutsuzluğunun tek sebebi benim, bana yaptığın, bana yaşattığındır. Bunu da hiç bir zaman unutma.
Kendini akladığını düşünüyorsun ama ben seni aklamadım.
üzgünüm, sende onlardansın.
üstelik birde 'hak'tan bahsediyorsun, 'insanlık'tan, kökhneleşmiş 'insanlık onur'undan, hemde utanmadan. yatacak yerin yok unutma bunu...
Benim tanıdığım insan olsaydın, hala insan içine nasıl çıkabildiğini sorgulardım, ama yanılmışım. Daha doğrusu aldanmışım.
Üzgünüm sende onlardansın.
Kavramlarına birbirine karıştırıyorsun; 'onur' siyasi idealistlik değil, yaşam biçimidir. Başın dimdik gezebiliyormusun?
Daha söyleyeceğim çok şey var ama anlarmısın bilemiyorum, çünkü okadar dar görüşlüsün ki, düşünmüyorsun!
Mutlu olduğunu düşünmüyorum, daha doğrusu senin mutlu olabileceğini düşünmüyorum. Sen bunu başaramazsın.
Birde şunu anlatayım, geçenlerde 8-9 aydır görüşmediğim bir arkadaşımla karşılaştım, yani ben şehir değiştirmeden, aşağılanmadanö incilmeden önce, beni görünce şöyle dedi:
-estel kuş kadar kalmışsın.
+kuş kadar bıraktılar beni.
Kolumu kanadımı kırdın, unutma bunları, unutma beni.
benden çok daha inançlı bir insansın bunun sende farkındasın, o yüzden de sana şunu söyleyeceğim, şuanki mutsuzluğunun tek sebebi benim, bana yaptığın, bana yaşattığındır. Bunu da hiç bir zaman unutma.
Kendini akladığını düşünüyorsun ama ben seni aklamadım.
2009 yapımı umut filminin sonundaki şarkı.
Tanımı yaptığımıza göre olaya geçebiliriz; işten çıkmışım yorgun argın, sırf bütün gün oturuyorum diye işyerinden eve yürüyerek gidiyorum. Unkapanından beşiktaşa kadar yani yürüyorum.* bildiğiniz gibi yüroyüş yaparken müzik önemli, kulaklığımı taktım rastgele bir radyo frekansında ilerliyorum. Bir müzik çıktı, sanki kanun sesi. Ben bu şarkıyı biryerlerden hatırlıyorum derken yasemin göksu'nun sesiyle sözler başladı.
'elveda gözüm, elim, yüreğim, sesim
merhaba ölüm, ol bedelim benim
payıma düşen kader sana ne diyeyim
ya bu ağlayan yürek kimin ne bileyim'
yolun ortasında kaldım, yürüyemedim. Beynimden vurulmuşa döndüm. Neden bilmiyorum. Uzun zamandır böyle olmamıştım. Hatta baya baya eğleniyordum hayatta. Ama kaldım öylece, sonra günlerce bu şarkıyı dinledim. Tabi herşey gibi buda geçti gitti.
Tanımı yaptığımıza göre olaya geçebiliriz; işten çıkmışım yorgun argın, sırf bütün gün oturuyorum diye işyerinden eve yürüyerek gidiyorum. Unkapanından beşiktaşa kadar yani yürüyorum.* bildiğiniz gibi yüroyüş yaparken müzik önemli, kulaklığımı taktım rastgele bir radyo frekansında ilerliyorum. Bir müzik çıktı, sanki kanun sesi. Ben bu şarkıyı biryerlerden hatırlıyorum derken yasemin göksu'nun sesiyle sözler başladı.
'elveda gözüm, elim, yüreğim, sesim
merhaba ölüm, ol bedelim benim
payıma düşen kader sana ne diyeyim
ya bu ağlayan yürek kimin ne bileyim'
yolun ortasında kaldım, yürüyemedim. Beynimden vurulmuşa döndüm. Neden bilmiyorum. Uzun zamandır böyle olmamıştım. Hatta baya baya eğleniyordum hayatta. Ama kaldım öylece, sonra günlerce bu şarkıyı dinledim. Tabi herşey gibi buda geçti gitti.
murat yılmazyıldırım (bkz: adsız özlem)
d şıkkına dersim diyen öğretmen olabilir.
akıllara william golding'in sineklerin tanrısı kitabındaki şu cümleyi getirir.
" yüzünü örten boya maskesinin arkasında, utançtan da kurtulmuştu, kişiliğinin bilincinden de."
" yüzünü örten boya maskesinin arkasında, utançtan da kurtulmuştu, kişiliğinin bilincinden de."
jülide özçelik - bugün neden gelmedin?
akıllara ' ekmek için ekmeleddin, kürt böreği için selahattin' sözünü çağırıştırır.
' ekmek bulamıyorlarsa kürt böreği yesinler'
' ekmek bulamıyorlarsa kürt böreği yesinler'
sait faik'e göre sevişme vaktir.
(bkz: Şimdi sevişme vakti)
(bkz: Şimdi sevişme vakti)
" evet, bilirim nereden geldiğimi
Alev gibi doymamış, aç
yanar, tüketirim kendimi.
Işık olur, ne tutarsam,
küldür arkamda kalan.
Ben ateşim besbelli."
Alev gibi doymamış, aç
yanar, tüketirim kendimi.
Işık olur, ne tutarsam,
küldür arkamda kalan.
Ben ateşim besbelli."
"banyoda bir saat kadar kaldım. Banyo filan yaptım. Sonra yatağa girdim. Uykuya dalmam epey sürdü -uykum bile yoktu daha- ama sonunda daldım. Ne istedim ama, canıma kıymak geçti aklımdan. Pencereden atlayıvereyim dedim. Yere indikten sonra hemen üstümü örteceklerinden emin olsaydım, atlardım da. Bir sürü meraklı turşucu salağın beni kanlar içinde seyretmelerini istemiyordum."